Kendisi öncelikle Amerika'nın en başarılı beş üniversitesinden biri olan Stanford'da antropolojiyi bitirmiş. Sonra yetmemiş, yine Amerika'nın en başarılı ilk beş üniversitesinden biri olan California Üniversitesi'nden tıp diploması almış. İlk kitabı gerilim-romantik olmasına rağmen bir zaman sonra gerilim-polisiye yazmaya başlamış. New York Times Bestseller yazarlarından. İlk sansasyon yaratan kitabı Hasat'tı. Bugün benim yazacağım ise Ruh Koleksiyoncusu.
Vahşi, sert ve hatta
bazen rahatsız edici bir yazım tarzı var. Hele benim gibi hayal gücü fazla
kuvvetli ve çok düşünen biriyseniz eğer, bu kitap sizin için de farklı bir yere
sahip olacaktır.
Belki
biliyorsunuzdur, Rizzoli&Isles isimli bir dizi var. Bu dizi, Tess
Gerritsen’ın kitaplarından yola çıkılarak yapılmış bir
dizi. Diziyi çok severdim, ta ki kitapları okuyuncaya kadar.
Normalde de kitaplar
filmlerden daha iyi olur çoğu zaman, çünkü kitaplarda kontrol sizin
elinizdedir. O sizin dünyanızdır, sadece size aittir ve onu istediğiniz gibi
kurgularsınız. Ama bir filmde, senaristin ve yönetmenin bakış açısına hapsolur
çoğu zaman insanlar.
Ne diyordum ben? Hah,
Rizzoli&Isles dizisini kitapları okumaya başlamadan önce çok severdim.
Kitabı okuduktan sonra diziyi izlemeyi bıraktım, öyle söyleyeyim. Tess
Gerritsen’ın can alıcı, sürükleyici ve ciddi anlamda ürpertici kitabı
komedi-polisiye karışımı bir kurgu haline gelmiş. Tamam, her şey bire bir
tutamazdı ama bence seriye büyük haksızlık yapılmış.
Konudan sapıyorum,
toparlayayım. Ruh Koleksiyoncusu kitabı daha ilk cümlesinden sizi avucunun
içine alıyor sanki. Tipik bir Tess Gerritsen romanı şeklinde başlıyor;
öncelikle isimsiz bir perspektif kısa bir vahşet dolu olay anlatıyor ardından
da kitap başka bir bakış açısından sakince başlıyor.
Gerçek ve iyi bir
kitap, düşünmenizi sağlayan bir kitaptır derim ben. Bu kitap sizin düşünmenizi
sağlıyor. Kafa yoruyorsunuz, etkisinden çıkmak zaman alıyor. Bazı yerlerde
rahatsız oluyorsunuz gözünüzün önüne gelenlerden dolayı. Ama yine de kitabı
bırakamıyorsunuz. Şu an kitabım resmen leke içinde. Neden derseniz, kitabı
okumayı bırakamadığım için kahve içerken, yemek yerken ve yaparken sürekli
okuduğumdan ötürü oldu bu.
Kitaptaki olayların
başlangıcı bir cesedin bulunmasıyla oluyor. Bir mumya aslında. Müzenin
bodrumunda, gelen bağışlara dair sayım yapılırken mumya bulunuyor. Buraya kadar
oldukça normal gözüküyor. Asıl olay şu; Eski Mısır’dan gelen bu mumyanın
bacağında kurşunun ne işi var?
Sadece bir mumyayla
başlayan olaya başka cesetler dahil oluyor. İşin heyecan verici tarafı ise;
bulunan cesetlerin hepsi Eski Mısır tekniklerine göre saklanmış, gömülmüş.
Ruh Koleksiyoncusu
bir Rizzoli&Isles kitabı. Kesinlikle bir göz atmalısınız derim ben.